16 Temmuz 2013 Salı

Tembelliğin yarımları.





Decayed Parasite - Microsoft Wheel Mouse

Yarım kalan konsept - Microsoft Wheel Mouse



Karalama


Deathrabbids
Turok 



 Denizyıldızı



27 Haziran 2011 Pazartesi

Belirsiz zamanlar

     Silinmeyen gözyaşlarının, açılan yaralara dökülmesi ne kadar acı verir bilmiyor insanlar. Bazen hayat öyle bir ... Her zaman hayat şöyle sikti böyle sikti diyoruz ya az önce demek istediğim gibi. Hayatın bi suçu yok. Bütün suç bizde, götümüzden atarak ve ellerimizle yayarak yaşadığımız , konuştuğumuz hayatımızın bu kadar siktiri boktan olmasının sebebi bizleriz. Herşeyi bilen tavırlarımız, insanlara aşağılık gibi bakmamız, güvensizlik, saygısızlık... Topumuzun amına koyayım , beş para etmez karaktersizler ordusuyuz. İbretlik insanlarız gerçekten, bu kadar pisliğe katlanabilecek kadar midesiziz, bu kadar saçmalığı yaşayıp yaşatabilecek kadar basitiz. Şimdi neden bu kadar kusuyorum insanlara karşı daha iyi anlayabiliyorum, çünkü benimde sizlerden farkım yok. Bende beş para etmezin biriyim... 

     Ne başımız belli nede sonumuz. Neden mi ?  
     Seçtiğimiz hayatların içine sıçtığımız için!

    Bu gün beni sevmeyen insanları tekrar tebrik ediyor onlara teşekkürü borç biliyorum. Sizin sevgisizliğiniz olmasaydı beni sizden ayıran tek özelliğim olmayacaktı...



Not :  Resimdeki direkler götünüze girsin. Artanıda size girsin rahat olun... 

15 Mayıs 2011 Pazar

Kara Zambaklar...

     Ellerimi açtım sana doğru ama hep uzaklardayın be suskun yarim. Hiç yaklaşamadın bana gittiğinden beri, çok istesemde sana ulaşmak hayat acayip be güzelim. Ne bir adım ileri nede bir adım geri, sabit durup yaşıyorum hala. Tekleyen saat gibi gözlerim seni arıyor ama heryer karanlık, görebildiğim tek şey korkularım. Acılarımın esintisiyle, sıkıntılarımın uğultusuyla yaşıyorum, bazen senin yanında olmak istiyorum ama olamıyorum. Kader engelliyor durmadan, kader hep karşı çıkıyor. Kovamıyorum kendimi hayatımdan, çıkaramıyorum düşüncelerimden. Bildiğin gibi değil  be güzelim, kendime küstüm , nefes alırken terliyorum artık. Çok uzun zaman oldu huzurlu nefes almayalı. Çok uzun zaman oldu mutlu hayaller kurmayalı. Kaderimi kana buladım, karanlıkların içine gömdüm kendimi akrepler gibi. Kumların altında saklandım, artık o zehirli elmayı sunan yılandan bi farkım kalmadı... Soğudum yıllarca, soğudum durmadan, artık buzullar bile sıcak kalıyor yanımda. Kimsesizler topraklarına düşen kar taneleri kadar soğudum. Biliyorum bir gün bir yaprak düşecek üzerime ve çıkarıcak beni karanlığımdan. Soğuyan hayatımı güneşin sıcaklığı altında ısıtacak. Kısa bir heves gibi, biraz ısındıktan sonra tekrar dönücem karanlığıma. Senin parıldaman yanında güneş sönük kalır be güzelim, peki ya kör olursam be güzelim. Parıldamanı bile göremeden göçüp gitmemi istermiydin...

Bu kadar yakarış yeter be güzelim.

Zambaklarım artık karardı be güzelim... Artık sen bile çare değilsin.


27 Nisan 2011 Çarşamba

Efsane Canlandırma Servisi Vol.2




Vampirlerin karakteristik özelliklerini en çok gösterdiği devir kuşkusuz karanlık çağlardır (yaklaşık 1000 - 1400 seneleri arası). Öğrenmeye ve bilgiye verilen değer yitirilmiş, aydınlar kilise tarafından yakılmaya başlanmış, feodal sistemde çoğu vampir olan zalim derebeyleri tarafından yönetilen Avrupa halkı sefaletten bitap düşmüştü.

Bu devirde vampirler o kadar güçlüydü ki bazıları vampir olduklarını gizlemezlerdi. Dünya devletleri, ordular ve en önemlisi tanrının kilisesi vampirler tarafından kesin bir şekilde kontrol edilmekteydi. İnsanlar yavaş yavaş inançlarını kaybetmeye başlamıştı. Öğrenmeye, akla, güzel günlere ve tabii ki büyüye olan inancını. Artık dünya, vampirler tarafından sömürülen ve bu yaratıkların kendi zevkleri için oynadığı türlü oyuna mekan olan ümitsiz bir yerdi. bu gidişat ilk haçlı seferlerinin sonuna kadar sürdü. hezimete uğrayan ve kutsal toprakları Müslümanların elinden alamayan kilise büyük bir organizasyona girişti. kendi içindeki çürümüşlüğü yok etmeye karar veren kilise Avrupa da bir fırtına gibi esti. bulunan her vampir, büyücü, Müslüman, Yahudi, temelde Hıristiyan olmayan her şey yargılanmaya başladı. Avrupa´nın güçlü vampirleri teker teker kazıklarda yakılmaya başlandı, artık vampirler için bir çağ kapanıyordu ve açılan yeni çağın neler getireceğini sadece tanrı bilirdi.

Avrupa´nın yaşlı vampirleri paniğe kapılmıştı. kilise kontrollerinden çıkmış, büyük bir kararlılık ve azimle onlara karşı bir sefer başlatmıştı. kaçmak için bir şekilde vakit kazanmaları lazımdı ve bunun için en iyi yolun onlardan genç vampirleri öne sürerek feda etmek olduğuna karar verdiler. Birçok genç vampir bu yüzden kilise tarafından yok edildi. Fakat hepsi değil, bu "feda edilenler" grubundan sağ kalan gençler "anarch hareketi"ni başlattılar. Anarch unvanını alan bu vampirler üzerlerindeki yaşlı vampirlerin kurduğu otoriteyi kesinlikle reddedip kendi başlarına sağ kalmayı öğrendiler. Haklı ve onurlu bir amaç için başlayan bu hareket zamanla değişti ve Anarchlar sebepsizce etrafa zarar vermeye başlamıştı. Kendilerine bir şeyler öneren herkes için çalışıp, içlerindeki son onur ve haysiyet kırıntılarını da yok ettiler. Sağ kalmayı başarmalarındaki en büyük etken beraberce hareket edebilmeleridir. O zamanın yaşlı vampirleri o kadar paranoyak ve uzlaşmazdı ki hepsi kendi başına hareket ediyordu. Bir çoğunun sonu bu yüzden geldi. 
Fakat birleşme kaçınılmazdı. 1450 senesinde 7 klandan oluşan (Toreador, Ventrue, Tremere, Gangrel, Malkavian, Nosferatu, Brujah) ilk Camarilla kuruldu. Yaşlılar ilk kez bir araya gelmenin sıkıntısını yaşıyorlardı, herkesin birbirine karşı yüzyıllardan gelen düşmanlıkları vardı, fakat birleşme yaşlılara güç getirdi. Organize olan yaşlılar kilisenin gazabından kurtuldular ve Anarchlara karşı kanlı bir savaşa giriştiler. Yaklaşık olarak 40 sene süren savaşta Camarilla kazandı ve devam etmenin intihardan farksız olacağını anlayan Anarchlar teslim oldular. 1493 te “Dikenlerin Toplantısı (Convention of Thorns)” anlaşması ile savaş kesin olarak bitti. teslim olmayı reddeden bir grup anarch yeniden toplanarak Sabbat 'ı kurdu. Sabbat ve Camarilla günümüzde hala amansızca savaşmaya devam etmektedirler.

Hatırlarsan az önce Camarilla dan kısaca bahsettim, şimdi ise sana Camarilla ve Camarilla´ya bağlı olan klanları anlatacağım. Bunun dışında rakiplerimizi de anlatacağım. Kulaklarını aç ve iyi dinle bu anlatacaklarım sana uzun yıllar boyu yardım edecek. Eğer karşına biri çıkarsa onu tanıman gerekecek yoksa gereksiz savaşlara yol açabilirsin unutma ki ; 


Eğer bir yerde bir topluluk varsa, orda rekabet vardır. Vampir dünyasında da bu aynen böyledir. Vampirler günümüzde üç tarafa ayrılmışlardır. Camarilla, Sabbat ve Independent' lar. her tarafta farklı sayıda klanlar vardır. Klan kelimesinin Vampire 'daki anlamı biraz daha farklıdır. Bir clan, ilk vampir Caine'in torunlarının birinden türemiştir ve genelde onun adını taşırlar. Mesela Caine 'in 13 torunundan biri olan Ventrue'dan türeyen vampirler "Ventrue" klanına mensuptur.
Camarilla, 6 clandan oluşan bir topluluktur. insanlıklarını kaybetmemeye uğraşırlar ve varlıklarını insanlardan gizlerler. eğer bir Camarilla mensubu varlığını herhangi bir şekilde bir ölümlüye belli ederse, çok ağır cezalara çarptırılır (şehrin Camarilla prensinin insafına kalır). Camarilla 'nın vampire dünyasındaki gücü, daha çok kaba kuvvetten gelmez. Camarilla dünya üzerindeki insanları kontrol altına alarak politik üstünlük sağlamıştır. bir Camarilla şehrindeyseniz oranın valisi, polisi, ambulansları ve hatta çöpçüleri bile Camarilla kontrolü altındadır.
Her şehri bir prens yönetir. Şehrin en üst düzey kişisidir. Prensin üstünde Justicar'lar vardır. Justicar lar Camarilla'nın en üst düzey yöneticilerinin bulunduğu Inner Council 'ın emirlerini yerine getirirler. Inner Council 'in kimlerden oluştuğu bilinmemektedir. Şehirlerde ise düzeni "Şerifler"' sağlar. Şerifler daha çok ölümlü dünyanın polisleri gibidir. Camarilla 'nın vampirler için kullandığı isim "Kindred"dır. Camarilla içinde asla "O bir vampir." denilmez. bunun yerine: "O bir Kindred" denir.
Camarilla'nın 6 tane geleneği vardır. bu geleneklere Camarilla'nın iç kanunları da denebilir. bu kanunlardan herhangi birini çiğnemek, başına çok kötü şeyler gelmesini sağlar.


Birinci gelenek : Maskeli Balo

Kindred olduğunu kimseye göstermeyeceksin.

İkinci gelenek: Bölge
 
Senin bölgen seni alakadar eder. bölgene gelen herkes sana saygı göstermelidir, bölgende senin dediklerine karşı çıkılamaz.

Üçüncü gelenek: Çocuk

           Senden daha yaşlı birinden izin almadan çocuk yapamazsın (buradaki "çocuk yapma" sözü, bir insanı vampir 'e dönüştürmektir.), eğer izinsiz çocuk yaparsan, sen ve çocuğun öldürülürsünüz. 

Dördüncü gelenek: Himaye
 
Senin vampir yaptıkların senin çocuklarındır, çocuğun eğitilene kadar senin gözetimin altındadır ve onun hatalarının cezasını sen çekersin.

Beşinci gelenek: Misafirperverlik
 
Eğer bir şehre yeni gelmişsen, o şehrin yöneticisine kendini tanıtacaksın. Unutma ki kabul görmeden, sen hiçbir şeysin.

Altıncı gelenek: Yok ediş
 
Kendi türünden birini yok etmeyeceksin. Yok etme hakkı senden yaşlılara mahsustur. Ancak aranızda en yaşlı olan "Blood Hunt" ilan edebilir. (Blood Hunt: eğer bir Kindred Camarilla’ya karşı çok büyük bir suç işledi ise, şehrin ileri gelenleri blood hunt ilan eder, ve o Kindred görüldüğü yerde öldürülür.)


Kaptanın küfür defteri

Kaptanın küfür defteri
Yıl  2011
Yer Ev

     Sözlerime ananıza söverek başlamak istiyorum. Neden mi ? Tabiikide sizin mallıklarınız yüzünden. Son bir kaç gündür sinirlerimi alt üst eden bir sürü tip dolmaya başladı, bir çok arkadaşımda bu tiplere benzemeye. Salak saçma propagandalara yapışıp kalan 3 5 tane beyinsiz malağın köpeği oldular. Şimdi diyorsundur ne anlatıyosun amk. Greenpeace geyiklerine sinirleniyorum lan. Hayır anlamadığım 10 kişi toplanıp dünyayı kurtarmaya çalışıyor. Be beynini siktiklerim, hala yaşadığın dünyada yürüyüşlerle, bağırtıyla çağırtıyla bir yerlere gelebilindiğine inanıyorsunuz ya sizin beyninize bir teneke sıçayım. Tamam sakinim.

     Peki bu arkadaşların olayları nedir ? kimi nükleer santrallere,hidro elektrik santralleri, termik santraller , petrol rafinerileri, barajlar, yollar , ot bok bir sürü şey. anlamadığım mevzu ise bu beyinsizlerin karşı çıktıkları her boka ihtiyaçlarının olması. Her gün cep telefonunu kulağından indirmeyen, evdeki bilgisayarının karşısından kalkmayan , altındaki arabasıyla gezmekten zevk alan, kurulan barajlardan gelen suyu içen, güzel kokmak için süründüğü parfumden, mangal yapmak istediğinde acımadan ağaçları parçalayan beş para etmez karakterli arkadaşlarım. Anasını siktimin bilgisayarını , telefonunu çalıştırmak için elektrik, anasını siktimin memleketinde bir yerden bir yere hareket etmek icin arabaya muhtaçsın. Hala kalkmış yok efendim HESler suyumuzu kirletiyomuş. Tamam anladık kirletiyor. Bunu herkes biliyor, termik santrallerde havamızı sikiyor. Adamlarda diyorki Nükleer yapalım. Onada karşı çıkıyorsunuz. Be amına koduklarım o zaman evdeki bilgisayarlarınızı ve cep telefonlarınızı kıçınıza sokun. Tamam sakinim.

     İnsanımız kara cahil diyorum herkes bana kızıyor. Doğru söyleyeni nasıl olsa dokuz köyden kovuyorlar. Bana diyorlar ki "Ya deprem olursa bizde de japonyadaki gibi" lan gerizekalılar japonyadaki deprem bizde olsun. o depremden sonra nükleer santralin patlamasına şahit olmazsınız rahat olun. 9 şiddetinde bir deprem bizim ülkeyi telef eder zaten. Ondan sonra Santral patlasa ne olur zaten oturduğumuz evler kıçımıza giricek deprem sırasında. Herkes bide takmış ağzına bir Çernobil türküsü ama bu yavşak insanlar herhalde teknolojinin ilerleyişinden haberdar değiller. 1972 teknolojisi nerede 2011 teknolojisi nerede. Adamlar kurşun geçirmeyen macun , insandan daha dengeli robotlar yapıyor ama bizim 5 para etmez kendini anarşist sanan aptallarımızda bir boktan habersiz her şeye karşı çıkıyor.
Hem karşı çıkın hemde ağlanın hizmet gelmeyince. "Devlet bize bakmıyor" "Elektriğimiz suyumuz kesiliyor" "tecavüze uğradık" "sarhoşlar bizi taciz etti" "trafik çok yoğun" "boğaza üçüncü köprü yapılmasın" "anamızı az siktiler" tiksiniyorum lan sizin gibilerden.

Eğer birşeylerin değişmesini istiyorsanız, bunu yürüyüşlerle, propagandalarla, bağırtı çağırtıyla değiştiremessiniz. Aslında değişir ama sizin aranızdan böyle birinin çıkacağını düşünmüyorum.( Diktatörlüğe götü yiyen varmı aranızda ?) .  Bu gün her boka karşı çıkan neslinize, çocuklarınıza bir bakın neredeler. Elleri götünde gezmekten başka hiç bir işe yaramayan insanlar kalkmış vatanı kurtarmaya çalışıyorlar.  Ağlanacak halde olanlar kendilerini görmüyorlar.

Unutmayın yavşak kardeşlerim , arkadaşlarım, olduğunuz yerde sayıyor, çıkan olaylarda polisten yediğiniz coplarla kalıyorsunuz...

26 Nisan 2011 Salı

Efsane Canlandırma Servisi Vol.1

Çoğu insanın kulaktan dolma hikayeleri vardır. Tabi biz vampirlerin yok dimi ? O zaman anlattıklarımı iyi dinle çocuk.  Belki dinledikten sonra bizleri daha iyi anlarsın. Ama bilmen gereken bir kaç şey var, bizleri anlatmak üzerine bir sürü dizi, film, çizgi roman yaptılar ama hepsi yanlışlar üzerine kuruluydu. Bizleri olmadığımız şeylere dönüştürdüler, istemediğimiz gölgelere saklanmamızı sağladılar. Unutma bizlerin sizden tek farkınız...


   
 Baloya hoş geldin çocuk, maskeli balomuza… Sonsuz gecede yapılan ve binlerce yıldır süre gelen, maskesini düşürenin öldüğü acımasız, bir o kadarda gizemli olan balomuza. Eminim şu an kendini garip hissediyorsundur… Haklısın, yeniden doğuşun olağan bir yan etkisi, nefes almadığını fark ettin mi? Artık ihtiyacın olmayacak… Biz gecenin çocuklarıyız, Yukarıdaki tarafından lanetlenmiş, Lilith tarafından kutsanmış… Artık sen bir Kindred'sın. Buna alışman biraz uzun sürecek. Sıcak kanını içerken öldürdüğün insanın ölü gözlerine bakmak belki suçluluk duymana yol açacak, ama seni temin ederim, sonsuz hayatımızın her gecesinde, kalan insanlığımızın son parçalarına da veda ediyoruz. Sadece soğuk katiller olana dek. Bu karanlık dünyada sana anlatacağım çok şey var, ama istersen en başından başlayalım, tarihin ilk zamanından…
Tarihin ilk zamanlarında, Adem ve Havva evlendi ve 3 tane oğulları oldu. Caine, Abel ve Seth. İlk doğan Caine, bitkileri yetiştirdi. Onları suladı ve büyüttü, hayat verdi. İkinci doğan Abel hayvanlara baktı. Onları besledi ve büyüttü.
Bir gün Adem iki oğluna şöyle dedi. ''Caine, Abel, [Yukarıdaki] için bir kurban Caine, [Yukarıdaki] için en tatlı meyvelerini , en olgun bitkilerini getirdi. Abel, [Yukarıdaki] için en genç, en güçlü hayvanını kurban etti.
İki kardeşte kurbanlarını Adem'in altar 'ına koydular ve ateşe verdiler. Duman onları yavaşça yukarı doğru götürdü. Abel 'ın kurbanı tatlı bir koku yaydı ve kabul edildi. Caine 'inki ise kabul edilmedi ve Caine sert bir şekilde azarlandı. İlk doğan ağlamaya başladı, gece gündüz [yukarıdaki]'ne dua etti. Adem kurban vaktinin yeniden geldiğini söyledi. Abel yine en güçlü ve genç hayvanlarından birini öldürdü. Caine ise eli boş geldi, çünkü kurbanının istenmeyeceğini biliyordu. Abel şöyle dedi; ''Caine, neden bir kurban getirmedin?''. İlk doğan gözleri yaşlı bir şekilde kardeşinin kalbine mızrak saplayarak onu kurban etti, hayatta en çok sevdiği şeyi.




[Yukarıdaki] onu cennetten attı, ve Nod denilen bir yere sürgün etti. Caine karanlıkta yalnız kalmıştı. Açtı, üşüyordu ve ağlıyordu... Karanlığın içinden tatlı bir ses geldi. Siyahlar içinde bir kadın Caine 'e doğru yaklaştı.
''Hikayeni biliyorum, Nod' lu Caine. Açsın, bende yemek var. Üşüyorsun, bende kıyafetler var. Üzgünsün, bende rahatlık var''   
''Benim gibi lanetli birini niye rahatlatasın? Neden giydiresin? Neden besleyesin?'' ''Ben senin babanın ilk karısıyım. Yukarıdakine karşı geldim ve özgürlüğü karanlıklarda buldum. Ben Lilith 'im. Bir zamanlar bende üşüyordum. Benim için sıcaklık yoktu. Bir zamanlar bende açtım, benim için yemek yoktu. Bir zamanlar bende üzgündüm, benim için rahatlık yoktu.''
Lilith Caine 'i ağırladı ve onu besledi, rahatlattı. Caine onun evinde bir süre kaldı, ve bir gün ona sordu:
''Sadece karanlıktan, bu evi nasıl yaptın? Nasıl kıyafetler yarattın? Nasıl yiyeceklerini yetiştirdin?''
Lilith gülümsedi ve cevap verdi: ''Ben uyandım. Bu sayede istediğim gücü yaratıyorum'' ''Beni de uyandır Lilith, benim de güce ihtiyacım var. Bende kendi evimi, giysilerimi, yiyeceklerimi yaratmalıyım.''
''Uyanmanın sana ne yapacağını bilmiyorum. Sen baban tarafından lanetlendin. Ölebilirsin, sonsuza kadar değişebilirsin.''
''Güç olmayan bir yaşamın ne önemi var? Sen olmadan ben ölürüm, ama senin kölen olarak yaşayamam.''
Lilith Caine 'i seviyordu. Bunun olmasını istemese de Caine 'in istediğini yaptı ve Caine 'i uyandırdı. Bileğinden gelen kanı bir kaba koydu ve Caine 'e içirdi. Caine Abyss 'e düştü, o kadar uzun düre düştü ki bu ona sonsuzluk gibi geldi. Gözlerini açtığında karanlık bir yerdeydi.
Karanlığın içinde Caine parlak bir ışık gördü. Gecede parlayan ateş, Michael, Kutsal Ateşin koruyucusu ona gelmişti, ve şöyle dedi. ''Adem ve Havva´nın oğlu, suçun büyük ama babamın bağışlayıcılığı da çok büyük. O seni affetti.''
Caine cevap verdi; ''[Yukarıdaki]'nin acımasıyla değil ancak kendi vicdanımla gurur içinde yaşayabilirim.'' ve reddetti.
Ve Michael ona ilk lanetini verdi:
''Bu diyarlarda gezdiğin sürece, sen ve senin çocukların ateşten korkacak. Ateşim sizin derinizi yakacak ve sizi mahvedecek.''
O gecenin sabahında, ufuktan Raphael göründü. Güneşin koruyucusu. Caine 'e şöyle dedi
''Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, kardeşin abel cennetten senin günahlarını affetti. Tanrının bağışlamasını kabul etmeyecek misin?''
Caine cevap verdi; ''Abel 'ın bağışlaması bir şey ifade etmez. Ancak ben kendimi affedebilirsem gerçekten affolmuş sayılırım'' ve reddetti.
Ve Raphael ona ikinci lanetini verdi:
''Bu diyarda gezdiğin sürece sen ve senin çocukların gün doğuşundan korkacak. güneşin ışınları sizi ateş gibi yakacak. Şimdi git ve karanlık bir yere saklan, güneşin gazabını hissetmemek için.''
Caine kaçtı ve karanlık bir mağaraya saklandı ve orda uyudu.
Uyandığında ölüm meleği Uriel onu kanatlarının arasında tutuyordu. Caine 'e şöyle dedi:
''Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu, Tanrı senin bütün günahlarını bağışladı, kabul et ve bütün lanetlerinden kurtul.''
Caine cevap verdi; ''Tanrının bağışlamasıyla değil, kendi bağışlamamla yaşayacağım. Ben benim. Yaptıklarımı yaptım. Bu asla değişmeyecek''
Ve Tanrının kendisi, Uriel 'ın ağzından Caine 'e son lanetini verdi.
''Sen ve senin çocukların, bu diyarda gezdiği sürece karanlığa tutunacaklar. Sadece kan içecekler. Sadece kül yiyecekler. Ölümde olacakları gibi olacaklar, ama ölmeyecekler ve hep yaşayacaklar. Son günlere kadar dokunduğunuz her şey yok olacak.''
Bu lanetle Caine acı bir çığlık attı. Gözlerinden kan geldi. Bu gelen kanı bir kabın içine doldurdu ve içti.
Kafasını kaldırdığında Gabriel karşısında duruyordu, ve ona şöyle dedi:
''Adem'in oğlu, Havva'nın oğlu. Babamın bağışlayıcılığı bildiğinden çok daha büyük. Şimdi bile Affedilmeye bir yol açıldı. Bu yola [Golconda] diyeceksin. Çocuklarına ondan bahset, çünkü sadece bu yolla yeniden ışıkta yürüyebileceksiniz."
   
Ama planlar değişti, artık rahatlıkla güneş altında yürüyebiliyoruz... Asırlardır yapılan araştırmalar sayesinde sizlerin arasında fark edilmeden dolaşabiliyoruz. Bizim efsanemizi , hikayelerimizi, benliğimizi en iyi tasvir eden White Wolf adlı insan kuruluşunada teşekkür ediyoruz...


Saçmalama sanatı

     Ne saçmalaya başlıyım diye düşünürken hiç bişe saçmalamaya karar verdim. Şöle bi sıkıntı kesemi karıştırdım bakalım neler çıkacak diye ama hiç bir şey çıkmadı. Sıkıntılarımız hiç olmazmış gibi yaşamak ne kadar acayip. Ufak çapta sike takmama durumu yaşıyoruz genelde, peki ne kadar faydalı bu durum hiç düşündük mü ? yada ne kadar zararlı.

      Ben inanmıyorum nedense sıkıntıların atlatılabileceğine, yani biraz kadercilik gibi gözüksede bu böyle geliyor bana hep. Eğer bir saçmalık üzerimize yapıştıysa ölene kadar duruyor. Aksini gerçekleştirmeye tırmalasakta boş gibi geliyor. Koskoca upuzun yokuşları tırmanıyoruz bu hayatta peki tam yokuşunun sonuna geldiğimizi düşündüğümüz an ne oluyor ? Tabiiki geride ne bıraktığımıza bakıyoruz diyoruz ki kendimize "Ulan neler atlatmışım" sonra o mutlu sona bakmak için tekrar önümüze dönüyoruz, sonra bi bakmışız yol uzamış gitmiş tekrar.Tekrar devam ediyoruz tırmanmaya o yokuşları, aklımızda konuşup duruyoruz durmadan "Acaba nerede hata yapıyorum" diyerek. Aradan yıllar geçiyor her arkamızı dönüp baktığımızda o kadar şey atlatmış oluyoruz ki geri döndüğümüzde tekrar aynı noktada görüyoruz kendimizi. Kısacası ne kadar sıkıntı çekersek çekelim bir boka sahip olamıyoruz yada bir adım ileri gidemiyoruz.

      Peki ne arıyoruz ki bu kadar çabalıyoruz...
     Kimine göre Allah, kimine göre huzur, bazılarımız para (bende dahil olmak üzere tabi ,bunuda başka bi yazıda anlatıcam), kimilerimiz esrara, alkole , sigaraya, Aşka... Peki sonuç nedir ? Kıçımızı yırtıyoruz sıkıntılardan kurtulalım diye sonunda 2 metreye 1 metrelik bir çukurun içinde kurtlanmaya gidiyoruz. 

     LAN!!! madem ölecez gidecez, madem hayatımız ikinci bir hayat için son bulacak. Kafamıza sıçayım o zaman (sende dahil). Bunca sıkıntıyı ne boka çekecez madem kader var madem kıçımıza giren şemsiye açılacak, madem sonumuz belli. Neden bunca stres sıkıntı saçmalık. Az biraz saçmalayarak hayatı sürdürmek varken saçmalıklar arasında sürünmenin manası ne ?

Neymiş ? Demekki hiç birşeyi sallamazsak ki insanlar da buna dahil, hiç sıkıntımız olmayacak.

Şöyle döndüm baktım yazdıklarımada evet şimdi saçmaladım işte. Hiç bir anlam ifade etmeyen acayip birşeyler yazmışım. Neyse okumanıza da gerek yok zaten nasıl olsa sallamıyorum hiç birinizi...

Ha bu arada şu alttaki şarkıyıda dinleyin derim...