15 Mayıs 2011 Pazar

Kara Zambaklar...

     Ellerimi açtım sana doğru ama hep uzaklardayın be suskun yarim. Hiç yaklaşamadın bana gittiğinden beri, çok istesemde sana ulaşmak hayat acayip be güzelim. Ne bir adım ileri nede bir adım geri, sabit durup yaşıyorum hala. Tekleyen saat gibi gözlerim seni arıyor ama heryer karanlık, görebildiğim tek şey korkularım. Acılarımın esintisiyle, sıkıntılarımın uğultusuyla yaşıyorum, bazen senin yanında olmak istiyorum ama olamıyorum. Kader engelliyor durmadan, kader hep karşı çıkıyor. Kovamıyorum kendimi hayatımdan, çıkaramıyorum düşüncelerimden. Bildiğin gibi değil  be güzelim, kendime küstüm , nefes alırken terliyorum artık. Çok uzun zaman oldu huzurlu nefes almayalı. Çok uzun zaman oldu mutlu hayaller kurmayalı. Kaderimi kana buladım, karanlıkların içine gömdüm kendimi akrepler gibi. Kumların altında saklandım, artık o zehirli elmayı sunan yılandan bi farkım kalmadı... Soğudum yıllarca, soğudum durmadan, artık buzullar bile sıcak kalıyor yanımda. Kimsesizler topraklarına düşen kar taneleri kadar soğudum. Biliyorum bir gün bir yaprak düşecek üzerime ve çıkarıcak beni karanlığımdan. Soğuyan hayatımı güneşin sıcaklığı altında ısıtacak. Kısa bir heves gibi, biraz ısındıktan sonra tekrar dönücem karanlığıma. Senin parıldaman yanında güneş sönük kalır be güzelim, peki ya kör olursam be güzelim. Parıldamanı bile göremeden göçüp gitmemi istermiydin...

Bu kadar yakarış yeter be güzelim.

Zambaklarım artık karardı be güzelim... Artık sen bile çare değilsin.